Eski yaşamlar ne güzeldi..
Her mahallenin bir bakkalı, bir kasabı, terzisi,
yoğurtçusu olurdu.“Iki ekmek bir süt; Ahmet Efendi “diye sepet sallayan Ayşe Teyze’miz..(Gazete kırsal kesimlerde ancak akşama yetişirdi)
Demirinden tekstiline, camından porselenine üreten nice fabrikalarımız vardı..1961 Yılında Devrim arabası bile yapmıştı mühendislerimiz.
Sendikalarımız -Hakiki! idi , işçilerin emeği ve hakları için mücadele edilirdi.İş güvencesi vardı..Şimdi artık mülakatla işçi alma ve sözleşmeli işçilik zamanı. İş kazalarında ;Avrupa'da birinci, dünyanın üçüncü ülkesi olmuştuk.
Eskiden kazandığımız paramızda çok kıymetliydi. Kazandığımız
paranın bir kısmını mutlaka ailemize
verirdik, veya bir kardeşimizi okuturduk.
Eski türk filmlerinde bir aşk vardı, tertemiz.
Tarık
Akan’lar, Nazım Hikmet’ler,Uğur Mumcu’lar,
Halide Edip Adıvar’lar, Sabahattin Ali’ler.Onlar bizim Aydınlanma fenerlerimizdi!
Önce Liberal ekonomi ile tanıştırıldık.Küreselleşme
denildi. Kapitalist sistem her geçen gün kılcal damar gibi vücudumuzu
sarıyordu..
Artık güverteli vapura binemeyecektik; güvercine
simit atamayacaktık.
Oturacak bir bankımız olmayacaktı, yeşil
alan parkların yerine yükselen rezidanslar, kuleler alacaktı. Lüx otomobillerle bir yakadan öbür yakaya 1 veya 2 kişi ile 5 tl’lik ithal benzin
ile geçip, havayı egzozunla kirletip, küresel
ısınmaya birazda senin katkın olacaktı. Alaskada
buzlar eriyor, Kutup Ayıları boğularak ölüyordu!
Küçücük evler önce bi trend oldu, suşi moda oldu ; 40
M2’lik evlere sığıştırıldık, 3 -5 çocuk
muhabbeti, kazanıyorum
; çocukta yaparım, kariyerde denildi.Sonra kadınların çalışma saatlerinin
her geçen gün azaltıldığı “ yasalar” çıkarıldı.Kadının yeri ev ve kocasının
yanı olacaktı.Yerli dizilerde tektipleşmenin ustaca işlendiği lüks havuzlu villalı yaşam tarzları ile sanal zenginlik hayal dünyası oluşturuldu.O
dönem doğan çocuklara dizi karakterlerinin ismi takılacaktı.Neyse büyüklerimiz buyurdu, çağıda atlamıştık, o güzelim Cumhuriyet kazanımları olan herşey bir bir tüketilmişti.Tren yollarının rayları söküldü,
yeni köprüler, yollar, kavşak açılışları yapıldı ve tarihi Haydarpaşa Garı yakılmıştı! Sıra denizi doldurmaya gelmişti..
Sanatta bitirilmişti .Daha fazla bina, daha fazla insan. İstanbul’a göçü önlemek gibi bir tasa yoktu.
Artık ekonomiyi inşaat sektörü yönetecekti.Ülke olarak üretim kelimesinin anlamını unutmuştuk.
İnsanlığımızda bitmişti.Dünyada ve Türkiye’de ölüm çok ucuzlamıştı..
Derelerde Hes’ ler kuruluyordu.Oysa geleceğin savaşı “Su
“ değilmiydi?
Arkeolojik sit alanları yok edilirken , çıkan kültür miras ve medeniyetlerimizle ilgili Alman ve İngiliz müzeleri ile gurur duyacaktık.
Küba’da Atatürk büstünün yanında fotoğraf
çektirecektik.Arkeolojik sit alanları yok edilirken , çıkan kültür miras ve medeniyetlerimizle ilgili Alman ve İngiliz müzeleri ile gurur duyacaktık.
Bitmedi…
4+4+4 Eğitim sistemi ile yaz boza dönüştürülen Türkiye ; 38 OECD üyesi ülke arasında Eğitimde
35.sırada yerini almıştı.Selam olsun Köy Enstitüsü eğitim sistemine..
·
2050 Yılına kadar bir milyon canlı türünün yok olması mümkün,
bu gidişle…
·
Afrika’da insanlar hala 1 damla suya muhtaç...
·
BM Gıda raporuna göre temel gıda fiyatları bu denli
hızlı yükselirse 100 Milyon kişi açlıktan ölecek..
Nazım'ın bu memleket bizim şiiri ile yeni bir dönüşüm yolculuğuna , el ele, gönül gönüle, aklimızla, fikrimizle, kalemimizle,sanatımızla, sevdamızla, inancımızla, yeteneklerimizle, varlıklarımızla; çevre, bilinç, ve duyarlılığımızı geliştirmek ,daha çok okumak, yaşam kalitemizi iyileştirmek ve tabiki eğitimi tekrar baştacı yaparak ; büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'ün Cumhuriyet İlkeleri ve Nutuk'u rehper edinip "Bu ülke"bizim diye haykıralım.
Dört Nala
gelip uzak ASYA’dan
Akdenize
bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket
bizim
Bilekler
kan içinde
Dişler
kenetli
Ayaklar
çıplak
Ve ipek
bir halıya benzeyen toprak
Bu cehennem,
bu cennet bizim
Kapansın el
kapıları
Bir daha açılmasın
Yok edin
insanın insana kulluğunu
Bu davet
bizim
Ve bir
orman gibi kardeşçesine
Bu hasret
bizim…
N.Hikmet
Ran
Sevgi, Hoşgörü ve Barış duygularımla...Mutlu bir Türkiye'ye..
İstanbul-15.12.2016
Songül Ümit Koşar
Not:Fotoğrafların tamamı bana aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder