22 Mayıs 2016 Pazar

GEÇMİŞ ZAMAN OLURKİ...


05.04.2016

GEÇMİŞ ZAMAN OLURKİ...

Geçmişe bir yolculuk yapalım...
En son ne zaman keyifli bir yemek yedik, ne zaman kahkaha attık, temiz hava soluduk, kırlarda koştuk, sahip olduklarımızla yetindik ve daha fazlasını istemedik...Değerlerimiz, geleneklerimiz ve küçük mutluluklarımız ..ve neleri hızlıca tükettik..yüzlerce soru sorabiliriz kendimize..
Kendi çocukluk dönemim olan 1970-1980 döneminden; kısaca yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum..

Teknoloji;  beni hem çok heyecanlandırıyor , hemde çok hızlı tüketildiğinde beni  ürküten bir kavram...
Babam;  teknolojiyi takip etmeyi ve herzaman yeni çıkan ilk elektronik eşyayı hemen almayı çok severdi...Bu anlamda teknolojiyi çocukluğumda iyi takip ettiğimi düşünüyorum.

Eve ilk radyonun geldiği günü hatırlarım.Bal rengi, çok güzel bir dış ahşap kutusu vardı.
Akşam ajanslarını dinlemek için aile büyükleri evin salonunda buluşur, sessizlik olsun diye bizleride odaya gönderip , ajans sonrasında hararetli memleket meseleleri tartışılırdı.

Ben ve ablamlar; tiyatro tadında , skeçleri, piyesleri ve oyunları arkası yarın programında takip ederdik..heyecanla ertesi günün gelmesini bekler, bazen aramızda yorumlar yapardık..Oyunları seslendirenlerin ses tonu ve diksiyonları ne kadar şahane ve ne kadar sanatları takdire değerdi..
Sonra pop müzik ve yabancı müzik ile yine radyoda tanışmıştık.

Aynı zamanda evde pikap ve plaklarımız vardı.Hatırladıklarım; Beyaz kelebekler, Ajda Pekkan ve yabancı  plaklar.Yeşil halılı odamızda plak çalıp ablamların dansını ettiği anları hala hatırlarım...
Sonra babam ilk siyah beyaz televizonumuzu aldı.İlk önce  Rus kanallarında buz patenini  izlerdik.

Nerdeyse Rusça'yı ailece sökmüştük.
Sonra TRT paket programı başladı.İlk türk televizyonu idi.Çok mutlu olmuştuk.Çocuk  programları,  açık oturumlar, ve diziler hepsi çok  kaliteli ve damak tadındaydı.Erovizyon şarki yarışması;  evde büyük bir keyifle kuruyemişler , çaylar eşliğinde  izlenirdi..

Kırmızı bayrağımız altında dalgalanan  Anıtkabir ve Atatürk imgesi ile   istiklal marşlı kapanış milli değerlerimiz  anlamında anlam yüklüydü.Sonra koşa koşa yatağa giderdik.
Benim çocukluğumda ne okul servisi vardı nede çeteler..
Okullar; eve çokda yakın olmayabiliyordu.Okulumuza  hep yürüyerek giderdik. Ailemlerin  beni  okula götürdüğünü hiç hatırlamam.Güvenlik gibi  bir sorun yoktu.

Çocuklarla  sokaklarda geç saatlere kadar çok güvenl bir şekilde oyun oynardık.Sokak oyunlarımız olarak, saklambaç, top oyunları-istop, kiremit oyunlar, ip atlardık, ve ipleri gerip kibrit kutusu ile telefonculuk oynardık, ve taş oyunları.İlkokulda bez bebeklerimi kendim dikerdim.Dışardan hiç oyuncağım olmamıştır.Ama barbi bebeklerden çok daha anlamlı idi.Mısır püsküllerinden bebeğime  saç yapardım.
Bayramlar ayrı bir lezzetti.Bayram öncesi mutlaka yeni elbise dikilir, varsa ihtiyaç pabuçlar alınıp; bayram sabahı en güzel kıyafetlerimizi giyip, aile büyüklerinin elini öper, bayramı doyasıya yaşardık.

Milli bayramlarda, mutlaka okul etkinliğinde roller alır, ailelerimiz gösterileri büyük keyifle izlerlerdi.
Tüm halk panayır havasında o gösteriler için köylerden , mahallerden merkeze gelirlerdi..

Ramazanlarda ayrı keyifti..Tüm aile yemek saatinde buluşur, sahura kalkmak için anneme bin bir laf dökerdim..ikna etmeye çalışırdım.Gece yenilen baklavalar uyku arasında ne kadar çok lezzetliydi..
Köyde ilk zamanlar elektriğimiz yoktu.Köydede kocaman kütüphanemiz vardı.

Dersten önce kitap okumak biraz yasak olsada gaz lambası ışıgında  yatağın içinde ders kitabının içinde kitap okumak herhalde hiç birzaman o kadar keyif alabildiğimiz bir an yoktur..
O zamanlar köyümüzde çay , sebze , meyveler yetiştirirdik.Salatalığın domatesin kokusu, kirazın tadı hala damağımdadır.Sonra maalesef beyaz zehir ile tanıştırıldı ve tüm bitkiler amerikan gübreleri ile kimyasallaştırıldı, sonrasında dahada ileri gidilerek genleri ile oynandı...

Bugüne baktığımızda; akıllı telefonlar, tabletler, çocukların sahip olduğu ve 1 sn bile mutlu olamadığı binlerce barbi bebekler..oyuncaklar.. ucuz çin kiyafetler, oyuncaklar..gdo’lu gıdalar, kesilen ağaçlar, ..üzerimize kusan binalar, çıldırtan trafik...Hepsi sanki evreni ve insanlığı yok etmek için anlaşmış bir düzen..
Kısaca çocukluğumda bahsettiğim küçük mutluluklar gibi görünsede onlar bence gerçek mutluluk ve lezzetlerdi.. .

Biz bunları çok hızla tükettik...
Dünya ,bizler bu değerlerimizi, tükettiklerimizin farkına geç de olsa varmaya başladık.. Hiç birşeyden mutlu olamadığımızı geçde olsa anlamaya başladık...Bunu farkettiğimiz an, geri dönüşün başlangıcıdır..

Ben ümidimi  kaybetmek istemiyorum , tekrar geçmiş zamana dönüp ;eski değerlere dönüş yolculuğu başlayacaktırr...
Songül  Ümit Koşar
05.04.2016

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Teşekkürler. Bizde eskiye döndük.
Özlemlere döndük.kolay gelsin.

Unknown dedi ki...

Teşekkürler yorumunuz için.